30 Ekim 2009 Cuma

"ET" ADASI

burası bir atalet adası
tepkisizlikler gırtlağa kadar
burası bir ihanet adası
sırtımızda bıçaklar
burası bir esaret adası
önümüzde kapalı kapılar - ki anahtarlarını yutmuş dev bir kuş.
uçmuş da uçmuuş...

burası bir rezalet adası
burası bir sefalet adası
burası bir ahşap ada
dört tarafı çevrili hayatla
oda anlayana...

burası bir kefaret adası
kimbilir nelerin bedelini ödediğimiz
burası bir ada
düşünmeyen etlerden mürekkep
düşünenler bir tek şeyden yoksun...
ADALET.

24 Ekim 2009 Cumartesi

mixed spelling game

l... for the inital of your name and o for all the obstacles that hindered my toughts. v is all the value that ı've attached
to you and e is for the endings that ı wished and always will. so love is all that ı'm asking for and love is all that ı'm living for...two in love can make it so take my heart and please don't break it altough ı broke your heart ı know

21 Ekim 2009 Çarşamba

seni çok özledim

ne kadar uzun zaman oldu dar sokaklarında bir şehrin senle karşılaşmayalı
gözlerine benliğimi dikip karşında cesurca durmayalı
bulut yüzünde göklere, derin gözlerinde sulara bakmayalı

çok oldu şüphesiz
şimdi yaşadığım bu şehirde sana benzer birine bakmayalı...

seni çok özledim
her gün, çok özledim.

"Beyaz Kalbine" çıkan merdivenlerinde çaldığın ıslıkları duymayalı
Kahve kokulu odalarına girip çıkmayalı...

burda kötü herkes, senin yanındaysa tanımıyordum kimseyi ve zararsızdı herşey...
ve kırılmazdı kalbim
ve kırılmazdı kalkanım..


a Paris...

16 Ekim 2009 Cuma

sen - fon - ik // KONYA

Güzel bir turdayım. Şu, içe yolculuk turlarından biri aslında Konya - Niğde - Nevşehir ve Gaziantep arasında yaptığım. Beethoven'ın 2 numaralı piyano konçertosu İdil Biret'in parmaklarında can bulurken, Bonn'dan Viyana'ya yeni gelmiş bir adamı gözümün önüne getiriyorum telsizde birileri birşeyler söylerken. İlk kez gittiğiniz bir yerde geçirdiğiniz keşif günlerini düşünsenize, hangi sokakta sizi neyin karşılayacağını bilmediğiniz, ilk hevesinizin ciğerlerinizi neşe ile doldurduğu günler... hayat damarlarınızda dolanmaz mı? ALLEGRO CON BRIO.Konya'da hissettiğim tam olarak buydu. "Ne yapabilirim"i keşfetmek yeni bir şehir keşfetmek gibidir. Keşif kısa ve neşeli ya da adrenalin dolu olur. Hep o kabarık saçları ve boynundaki kırmızı fuları ile bildiğimiz adamın, sonraki zamanlarda, en parlağı bu konçerto değil şüphesiz, diye anacağı eser, karşısında kalabalıkları sessiz ve nefessiz bırakıyordu işte. Keşfim beni de mutlu etmişti ancak sonrasında, alana ve yaptığım şeye 'yeni şehrime' aşina olunca içimi bir rutin his kapladı... Gezecek yeni sokak kalmamış meğer. Sakin ve sabit bir şekilde şehirde dolaşmaya devam ettim yine de... Beethoven'ın da sıkıldıkça uzun şapkasını dağınık saçları üzerine yerleştirerek aynı sokakları dolaşmak için dışarı çıktığını, yavaş ve sabit adımlarla şehri arşınladığını hayal ettim, sonra bu tek-düze'nde huzur buluşunu...İdil Biret parmaklarını bu sükunetle piyano üzerinde dolaştırıyordu, Beethoven aynı sükunetle, eli cebinde sokakları dolaşıyordu, ben Konya'da bir yerde, bir koridorda bir yukarı bir aşağı sükunsuz bir sabırla yürüyordum... ADAGIO...
Sonra her şeyi öğrenmek için yeterli bir keşfin dünya üzerinde var olmadığını hatırlayarak adımlarını hızlandırdı Beethoven, evine döndü ve bu son keşfinden mutlu ve emin adımlarla, güne ve bestesine son verdi.
Ara olmuştu ve ilk yarı sorunsuzca bitmişti. Piyanonun başından sakin bir şekilde ve gülümseyerek kalktı. O kollarını açıp tüm alkışları kucakladıktan sonra.. ben kapıları açtım ve fuaye büyülenmiş insanları kucakladı RONDO- MOLTO ALLEGRO

fsa

detaylı bilgi için : http://www.ntvmsnbc.com/id/25009430/

30 Eylül 2009 Çarşamba

İnsan Neyle Yaşamaz?

İnsan ne ile yaşar sorusuna cevap arıyor
çeşitli branşlardan bir sürü sanatçı,
duymuşsunuzdur canım bienali
şu 8 kasımda biten hani....

peki ya insanın neyle yaşamayacağı...ya da yaşayamayacağı...

Her şeyden önce amaçları ile araçlarını karıştıran kişi yaşamaz.
Nefes almaya devam eder belki sadece...
İnsan savaşla yaşamaz.
Savaşarak, çelişerek gelişen, dallanıp budaklanan düşüncelerdir.
İnsan aşırılıkla yaşamaz.
Aşırılık...
Sorumlulukla yaşar insan ama aşırı sorumluluk bitkiye çevirmez mi?
Aşkla yaşar insan ama aşırı aşk, başka aşırılıkları getirmez mi?
Hırsla azimle yaşar insan, ama aşırısı yormaz mı?
Cesaretle göğüsler günleri ama aşırı cesaret kör etmez mi? Ya da aşırı korku...
öldürmez mi?
Sabırla yaşar ve bekler insan, aşırısı yaşlandırmaz mı?
Aşırılık...

İnsan zorunlulukla yaşamaz,
beklemeyle yaşamaz.
Nefes almaya devam eder belki ama işte...

nefes almak değildir ki yaşamak.

...................................................................................

YAŞAMAK:
1. Canlılığını, hayatını sürdürmek:
2 . Sağ olmak
3 . Varlığını sürdürmek
4 . Oturmak, eğleşmek
5 . Geçinmek
6 . Herhangi bir durumda bulunmak veya olmak
7 . Görüp geçirmek, başından geçmek:
8 . Sürmek, devam etmek:
9 . Varlıklı, endişesiz, hoş vakit geçirmek, keyif sürmek:
10 . Keyfi yerine gelmek, mutlu olmak, işleri yolunda olmak:
11 . Bir durumu yaşar gibi olmak, bir durumla özdeşleşmek, duymak, hissetmek

29 Eylül 2009 Salı

just do it

This morning ı woke up with this particular certainty in my mind. Hmmm, it is interesting to feel adamant on doing it at last. I climbed out of the bed, ooh my comfortable cozy bed, I took a shower, one of a kind which removes the dust masking your soul and peels the pain on your face. I felt the hasty movements of the water drops running down, giving my hands the wrinkles. Anyway, as every pleasure bestowed to us, my concern-free shower had to end. I leave the bathroom through the door together with the vapors of fresh toughts.

I knew what to wear from the moment ı woke up, always a classic: Jeans, a blouse, not-so-high heels; black for sure, black jacket... for accesorises ı put my beloved pearl ear-rings and grabbed a black hand bag. So here I am, ready to be what ı really am....

TO BE CONTINUED...

What was she thinking?

What was she going to do??

Who she really is???

28 Eylül 2009 Pazartesi

bil-me-ce-eee

her gün hayatın bize oynadığı bir oyundur bu,
Günaydın, haydi yüzünü yıka,
bilmecelerinle dolu günün kapında
seni bekliyor, aç ve onu kucakla...

selam vermek istemez misin nefret dolu bu insanlara
belki o an da görmediklerini anlarlar herşeyi.
hırsları un ve kibirleri yumurtadan
mayaları bu yüzden sert ve yürekleri çimentodan

tam sert bir kaya zannederken çarptığın o adamı
parlar belki güneşten yüreği
her gün hayatın bize oynadığı bir oyun işte bu,
kurallarını bildiğin ölçüde keyifli.

10 Eylül 2009 Perşembe

1,2,3 ve 4. günlerin ardından...

Selçuk'tayız bugün...Etkinliğin 3. günü, trende geçecek 2. gece. Kolay adapte olunası bir yer demek zor, çünkü uzun bir insanım ve odalar 2 m2 :)

Çok ilginç insanların bir araya geldiği bu demiryolu roadshow'undan söz ediyoruz burada. HG'nin bir sosyal sorumluluk projesi aslında bu demir yolu roadshowu. Geçen sene ilki yapılmış herkes çok eğlenmiş ve beğenmiş bu sene yine yapılıyor. Aile içi şiddete ve çocuk istismarına hayır diyor, çocuklara tiyatrolar seyrettirip, karaoke yaptırıyor, büyüklere ise toplantı ve ciddi gündemleri tartışma ortamı yaratıyor. Hepsini tren istasyonlarında yapıyor. Bazı gözlemlerimi aktarmak isterim:

1.Gün - İzmir Hazırlık 8.09.2009

TCDD trenin geliş saatinden bir türlü emin olamayınca insanın aklına türlü türlü şey geliyor. IKEA ise vagonumuzun herşeyi desem yalan olmaz :) (Hatta önümüzdeki senelerde kendilerinin sponsor alınması konusunda şöyle bir de projem var. Tüm yataklı vagpnlara sponsor olunur. Gidilen yerlerde takılıp sökülebilir materyallerden workshoplar yapılır.

Neyse uzuun uzun bekledikten, tatsız sel ve yağmur haberleri karşısında dehşete düştükten sonra gece tren perona geldi. Bölündü, kesildi, kırıldı ve kurulumu başladı. Sabaha karşı 4'te hepimiz hazır ancak gelin görün ki açtık. Saat 4'te olsa bu sorunu çözümsüz bırakmadığıma yemin edebilirim :)



2. Gün - İzmir // Açılış

Sabah başlayan hummalı çalışma sonucunda tastamam olan ve bir çok önemli isimin katılımı ile saat 14.00'da başlayan açılış töreni eğlenceli, ayaklara yorgunluk verici ve bazen dehşete düşürücüydü. Şöyle ki:
Protokolden kalan köşede çocuklar - ki etkinliğimizin kesin baştacıdırlar - etkinliklerini yerde sıkışarak gerçekleştirdiler. Her şey değişir söyleminden çıkılan yolda hiçbirşeyin değişmediği çok net vurgulanmış "önemli" ziyaretler esnasında aktiviteler yarıda kesilip insanlara baygınlık verilmiştir. Bu insanların teşekkürleri neden sebep herkesi mutlu etmiş ancak 3 ila 6 çocuğun ortamı ağlayarak ve omuzlarını yukarı aşağı oynatarak terketmesine sebep olmuştur. Tüm bunları bir kenara koyduk biz yine de. Çok güzel iki vagona sahiptik hatta en güzel iki vagona sahiptik. Kafamızdakini uygulamanın verdiği gözlerden uyku şeklinde akan mutlulukla günü tamamladık. Gece ise trende uyunacaktı ve nasıl olacağı tam bir merak konusuydu. Sığdık merak etmeyin =)Şişman, ranzanın üstüne uzunsa altına yerleşti. Ele ağır göze büyük gelen valizler yerlerini buldu. (IKEA evinizin herşeyi)
Hayatınızda bir kere de olsa denemenizi de tavsiye ederim hatta şiddetle =)
Sonra uyandım ki...



3.Gün - Selçuk

Çok neşeli süper bir tren garı var. Antik sütunlara bakıyor ve bir restorasyon var sanırım.Sabah mevcut restorasyon çalışması bir yanda ağıııır ağır devam ederken bizler telaşlı kurulumumuzu tamamladık. Muhteşem iki kahvehanenin yamacında tren ahalisi ve kahvehane ahalisi tanıştık, kaynaştık.Çocuklar sahneyi, büyükler toplantı salonlarını doldurdu. Saat 16.00'da dükkanı kapattık. Şirince'ye doğru yola çıktık...



3.Gün - Şirince

İnsanın ömrünü uzatebilecek yerler listemde Bulancak'tan sonraki yerini aldı. Sabun kokulu dar sokakları görülmeyi, şirincenin altını çizen insanı tanışmayı, lezzetli şarapları ise içilmeyi beklemekteydi. Elimizde fotoğraf makinelerimiz keşfettik bizde.(Fotoğrafları ilerleyen günlerde paylaşacağım.) Şirince mazaralı bir yerde yöresel yemeklerden mi tatmadık, yaban mersinli, karadutlu meyveli şaraplarından mı... Şimdi yatma vakti... Yarınsa Denizlideyiz...

6 Ağustos 2009 Perşembe

confusion

Je suppose que je pourrais simplement aller
Vais-je décevoir mon avenir si je reste ...?

Nul ne peut connaître la réponse exacte à cette question, je suppose. Surtout si la personne en question est un caractère confus que moi.

une âme perdue,
des questions sans réponse,
des chansons qui n'ont pas de mélodie,
c'est ce que je peux appeler une véritable parodie.

fsa...

5 Ağustos 2009 Çarşamba

कब्लोसू कोपन बीर şएयर ओल्दु...

kablosuz...artık herşey kablosuz...
telefonlar...televizyonlar...bilgisayarlar...ve tabiki ilişkiler.. Onların da kablosu koptu artık. Bağlantı hızı düştü ilişkilerin...Özellikle benim gibi geleneksel bir bakış açınız varsa, geçmişe tarifsiz bir özlem duyuyor ve pratikliğin insanları insanlıktan çıkardığını gözlemliyorsanız, kesin farketmişsinizdir sizde bunu.
Bu kablosuz yaşam, bizleri şüpheci ve gitgide daha paranoyak yapıyor... Kabloyla bağlanmak gibi değil işte...Bütün günü telefon başında özveri ve fedakarlıkla beklemek gibi değil kablosuz yaşam... Muğlak, sığ ve güvensiz...bir kere kabloya ihtiyaç duyduğunuzda o orada değilse hayatınız boyunca kablosuz gittiğiniz her yerde o korkuyu yaşıyorsunuz: ya hayata bağlanacak bir kablo bulamazsam??? Bu gerginlik her kasınıza yansımaz mı???Siz siz olmaktan çıkmaz msınız???

hal böyle olunca, sürekli hisseden kalbimiz bir paylaşım klasörü haline geliyor tabi...kablosuz da olsa iletişebildiği her noktada, herkesle bir noktasını paylaşıyor insan ister istemez...kimiyle gizli dosyaları kimiyle minik sohbetleri...bir şekilde bir klasör açılıyor işte anlayacağınız. Tam bu aşamada bir hacker kalbinize güvenli olmayan bir ağdan girmişse, o klasöre format atmak kaçınılmaz olmakla beraber uzun güncellemeler gerektirecektir. Hard-disc'inizi, ana kartınızı (beyninizi - aklınızı) böylesi bağlantı kopukluklarından korumak için onları görünmeyen kablolarla bağlamalısınız yaşama. kendinizi oyalayacak bir şeyleriniz olmalı, kablosuz da olsa kendine yetebilmeli hard-disc dediğin hangi dosyaları açıp hangilerini açmayacağını bilmeli, öğrenmeli ve tecrübelerini unutmamalı...

Kalbinizi, bir diğer kalbe bağlantısı kopmayacak sağlam kablolarla bağlamalısınız.