21 Ocak 2010 Perşembe

nezaket ve sağduyu

bir gün bizi terk etti...
hayata ve birbirimize hoyrat davranmaya başladık.

Tam olarak ne zaman oldu?

* İlk insan ikinci insana karşı olan ilgisini ve merakını kaybedince
* Sonraki insanlar biricik doğaya olan ilgisini ve merakını kaybedince
* Tüm insanlar kendisine olan ilgisini ve merakını kaybedince

Giden değerler gittikleri yerlere beni de alıp götürse. Vardığım o yerde başkalarını da bulup mutlu olmak umudum, bu gün beni besleyen sayılı gıdalardan aslına bakarsanız... besin değeri de giderek artıyor. Ama bu gıdayı bulmak gün geçtikçe daha zor olmuyor mu?

Temininde güçlük çekilen her şeyde olduğu gibi bu umudu bulmak ve ona tutunmaya çalışmak çok yoruyor beni. Ve kendimi akan zamanın kenarına oturmuş seyir bakarken buluyorum. Umutlarım ise zamanın akıntısında, ayaklar altına sürükleniyor gözlerimin önünde.

Yine de diyorum hep.
Yine de...

19 Ocak 2010 Salı

oksijenim tükendi..

ama derine doğru batmaya devam ediyorum günün ortasında. nasıl huzurlu bir mavilik etrafımdaki anlatamam...Gazeteler yok, televizyonlar da yok, rakamları da geride bıraktım, sesleri de... her şeyi bırakmışlar, dalgalanan bitkilere dönüşüveriyorlar suya değer değmez.

Hava gri, oysa güneş ışıkları kırılıyor suyun içinde. böyle bir huzur bilmiyorum. daha derine dalıyorum. suyun içindeki basıncın sesine karışıyor balıkların meraklı sohbetleri.Çakıl taşları ve kumlar kayıyor ayağımın altında hissetmiyorum ama duyuyorum.
Tarihim balıkların sırtında su yüzüne çıkıyor. elimi atarsam dağılacak diye korkuyorum ve geçitlerine izin veriyorum. hafifliyorum böylelikle, gülümsüyorum.

Böyle bir huzur bilmiyorum.

Gülümsüyorum.