30 Eylül 2009 Çarşamba

İnsan Neyle Yaşamaz?

İnsan ne ile yaşar sorusuna cevap arıyor
çeşitli branşlardan bir sürü sanatçı,
duymuşsunuzdur canım bienali
şu 8 kasımda biten hani....

peki ya insanın neyle yaşamayacağı...ya da yaşayamayacağı...

Her şeyden önce amaçları ile araçlarını karıştıran kişi yaşamaz.
Nefes almaya devam eder belki sadece...
İnsan savaşla yaşamaz.
Savaşarak, çelişerek gelişen, dallanıp budaklanan düşüncelerdir.
İnsan aşırılıkla yaşamaz.
Aşırılık...
Sorumlulukla yaşar insan ama aşırı sorumluluk bitkiye çevirmez mi?
Aşkla yaşar insan ama aşırı aşk, başka aşırılıkları getirmez mi?
Hırsla azimle yaşar insan, ama aşırısı yormaz mı?
Cesaretle göğüsler günleri ama aşırı cesaret kör etmez mi? Ya da aşırı korku...
öldürmez mi?
Sabırla yaşar ve bekler insan, aşırısı yaşlandırmaz mı?
Aşırılık...

İnsan zorunlulukla yaşamaz,
beklemeyle yaşamaz.
Nefes almaya devam eder belki ama işte...

nefes almak değildir ki yaşamak.

...................................................................................

YAŞAMAK:
1. Canlılığını, hayatını sürdürmek:
2 . Sağ olmak
3 . Varlığını sürdürmek
4 . Oturmak, eğleşmek
5 . Geçinmek
6 . Herhangi bir durumda bulunmak veya olmak
7 . Görüp geçirmek, başından geçmek:
8 . Sürmek, devam etmek:
9 . Varlıklı, endişesiz, hoş vakit geçirmek, keyif sürmek:
10 . Keyfi yerine gelmek, mutlu olmak, işleri yolunda olmak:
11 . Bir durumu yaşar gibi olmak, bir durumla özdeşleşmek, duymak, hissetmek

29 Eylül 2009 Salı

just do it

This morning ı woke up with this particular certainty in my mind. Hmmm, it is interesting to feel adamant on doing it at last. I climbed out of the bed, ooh my comfortable cozy bed, I took a shower, one of a kind which removes the dust masking your soul and peels the pain on your face. I felt the hasty movements of the water drops running down, giving my hands the wrinkles. Anyway, as every pleasure bestowed to us, my concern-free shower had to end. I leave the bathroom through the door together with the vapors of fresh toughts.

I knew what to wear from the moment ı woke up, always a classic: Jeans, a blouse, not-so-high heels; black for sure, black jacket... for accesorises ı put my beloved pearl ear-rings and grabbed a black hand bag. So here I am, ready to be what ı really am....

TO BE CONTINUED...

What was she thinking?

What was she going to do??

Who she really is???

28 Eylül 2009 Pazartesi

bil-me-ce-eee

her gün hayatın bize oynadığı bir oyundur bu,
Günaydın, haydi yüzünü yıka,
bilmecelerinle dolu günün kapında
seni bekliyor, aç ve onu kucakla...

selam vermek istemez misin nefret dolu bu insanlara
belki o an da görmediklerini anlarlar herşeyi.
hırsları un ve kibirleri yumurtadan
mayaları bu yüzden sert ve yürekleri çimentodan

tam sert bir kaya zannederken çarptığın o adamı
parlar belki güneşten yüreği
her gün hayatın bize oynadığı bir oyun işte bu,
kurallarını bildiğin ölçüde keyifli.

10 Eylül 2009 Perşembe

1,2,3 ve 4. günlerin ardından...

Selçuk'tayız bugün...Etkinliğin 3. günü, trende geçecek 2. gece. Kolay adapte olunası bir yer demek zor, çünkü uzun bir insanım ve odalar 2 m2 :)

Çok ilginç insanların bir araya geldiği bu demiryolu roadshow'undan söz ediyoruz burada. HG'nin bir sosyal sorumluluk projesi aslında bu demir yolu roadshowu. Geçen sene ilki yapılmış herkes çok eğlenmiş ve beğenmiş bu sene yine yapılıyor. Aile içi şiddete ve çocuk istismarına hayır diyor, çocuklara tiyatrolar seyrettirip, karaoke yaptırıyor, büyüklere ise toplantı ve ciddi gündemleri tartışma ortamı yaratıyor. Hepsini tren istasyonlarında yapıyor. Bazı gözlemlerimi aktarmak isterim:

1.Gün - İzmir Hazırlık 8.09.2009

TCDD trenin geliş saatinden bir türlü emin olamayınca insanın aklına türlü türlü şey geliyor. IKEA ise vagonumuzun herşeyi desem yalan olmaz :) (Hatta önümüzdeki senelerde kendilerinin sponsor alınması konusunda şöyle bir de projem var. Tüm yataklı vagpnlara sponsor olunur. Gidilen yerlerde takılıp sökülebilir materyallerden workshoplar yapılır.

Neyse uzuun uzun bekledikten, tatsız sel ve yağmur haberleri karşısında dehşete düştükten sonra gece tren perona geldi. Bölündü, kesildi, kırıldı ve kurulumu başladı. Sabaha karşı 4'te hepimiz hazır ancak gelin görün ki açtık. Saat 4'te olsa bu sorunu çözümsüz bırakmadığıma yemin edebilirim :)



2. Gün - İzmir // Açılış

Sabah başlayan hummalı çalışma sonucunda tastamam olan ve bir çok önemli isimin katılımı ile saat 14.00'da başlayan açılış töreni eğlenceli, ayaklara yorgunluk verici ve bazen dehşete düşürücüydü. Şöyle ki:
Protokolden kalan köşede çocuklar - ki etkinliğimizin kesin baştacıdırlar - etkinliklerini yerde sıkışarak gerçekleştirdiler. Her şey değişir söyleminden çıkılan yolda hiçbirşeyin değişmediği çok net vurgulanmış "önemli" ziyaretler esnasında aktiviteler yarıda kesilip insanlara baygınlık verilmiştir. Bu insanların teşekkürleri neden sebep herkesi mutlu etmiş ancak 3 ila 6 çocuğun ortamı ağlayarak ve omuzlarını yukarı aşağı oynatarak terketmesine sebep olmuştur. Tüm bunları bir kenara koyduk biz yine de. Çok güzel iki vagona sahiptik hatta en güzel iki vagona sahiptik. Kafamızdakini uygulamanın verdiği gözlerden uyku şeklinde akan mutlulukla günü tamamladık. Gece ise trende uyunacaktı ve nasıl olacağı tam bir merak konusuydu. Sığdık merak etmeyin =)Şişman, ranzanın üstüne uzunsa altına yerleşti. Ele ağır göze büyük gelen valizler yerlerini buldu. (IKEA evinizin herşeyi)
Hayatınızda bir kere de olsa denemenizi de tavsiye ederim hatta şiddetle =)
Sonra uyandım ki...



3.Gün - Selçuk

Çok neşeli süper bir tren garı var. Antik sütunlara bakıyor ve bir restorasyon var sanırım.Sabah mevcut restorasyon çalışması bir yanda ağıııır ağır devam ederken bizler telaşlı kurulumumuzu tamamladık. Muhteşem iki kahvehanenin yamacında tren ahalisi ve kahvehane ahalisi tanıştık, kaynaştık.Çocuklar sahneyi, büyükler toplantı salonlarını doldurdu. Saat 16.00'da dükkanı kapattık. Şirince'ye doğru yola çıktık...



3.Gün - Şirince

İnsanın ömrünü uzatebilecek yerler listemde Bulancak'tan sonraki yerini aldı. Sabun kokulu dar sokakları görülmeyi, şirincenin altını çizen insanı tanışmayı, lezzetli şarapları ise içilmeyi beklemekteydi. Elimizde fotoğraf makinelerimiz keşfettik bizde.(Fotoğrafları ilerleyen günlerde paylaşacağım.) Şirince mazaralı bir yerde yöresel yemeklerden mi tatmadık, yaban mersinli, karadutlu meyveli şaraplarından mı... Şimdi yatma vakti... Yarınsa Denizlideyiz...