5 Temmuz 2010 Pazartesi

Bi Büyük Fest Notları

Normalde güncel haberlerden ve ne yaptığımdan çok bahsetmediğim bir alan burası. Blog'a iş getirmemeye çok niyetliydim. Bu güne kadar...
Çünkü 3 Temmuz 2010 tarihinde organizasyonu Yeni Rakı sponsorluğunda tarafımızdan gerçekleştirilen Bİ BÜYÜK FEST'ten bahsetmemek olmaz.

3 Temmuz sabahı gün boğazda doğmaya başladığında kaslar, kemikler ve sinirler bir haftalık kesintili iki günlük kesintisiz uykusuzluk üzerine iflasını çoktan beyan etmişti. Etmişti etmesine ama başlı başına bir organ olduğunu ve henüz yerinin tespit edilmediğini düşündüğüm sorumluluk bilinci, bu iflasa kredi açmadı.

Gün boyunca, her etkinliğin olmazsa olmazı anlık gelişmeler ve olası sıkıntılar atlatıldıktan, rekor kırılıp masa önünde pozlar verildikten az sonra kalabalık alan içindeki dağınık düzenine kavuştu. Bu süre zarfında katılımcılardan tarafıma iletilen iki diyalog her etkinlikte tekrarlandığı için artık incelemeye alıyorum. Aşağıdaki diyalogda "K" katılımcıyı, "S" ise ben denizi simgelemektedir. Parantez içerisindekiler ise asla sözlü ifade edilmemiş, içimde bir derin sızı olarak kalmıştır. Değerlendirmenize sunarım:
- I -
K: Görevli misiniz?
S: Evet, buyurun efendim.
K: Ben bu etkinlik için bilet aldım. Lounge alanında minder yok nasıl iş bu? Herkes önceden gelip üçer beşer kapmış. Organizasyon bunu hiç görmüyor mu?
S: (Evet ya nasıl bir iş bu, allahım nasıl bir "iş" bu?) Efendim. Lounge alanındaki insanlarda sizin gibi biletli katılımcılarımız. (Belirttiğiniz gibi önceden gelmiş ve yerlerini almışlar.) Alandaki minderlerin adedi, alan metrekaresinin müsaitliği ile sınırlı. Katılımcı adedine göre değil.
K: Ama üçer beşer almışlar. Böyle şey görmedim.
S: (İlk okulda silgisini alan arkadaşından değil de öğretmeninden medet uman zavallı profil sen misin?) Efendim alana erken gelen katılımcılar minder aldı diye onlara müdahale edemem ama arzu ederseniz size blog minderlerimizden verilmesini sağlayabilirim. Uygun mudur? (Bu çenenizi kapatmanıza yardımcı olur mu?)
K: Evet. Teşekkürler.
- II -
Bu diyalogdan önce etkinlik hakkında bir minik detay vereyim. Tribün ve Masalı olmak üzere iki kategori bilet satılmaktaydı. Diyalog Tribün bileti olan bir katılımcı ile benim aramda geçmektedir.
K: Merhaba, ben tribün bileti aldım ama masada oturmak istiyorum. Masa bileti bulamamıştım.
S: Efendim, masalı alanda yerim yok, tüm biletleri satıldı bu yüzden yer bulamadınız. Kaldı ki tribün bileti ile sadece tribünde oturabilirsiniz.
K: Hay Allah, bir deneseydik. Belki gelmeyen olur.
S: (hay Allah, hay allaaaaah, hasbinallaaaah) Efendim mümkün değil ne yazık ki. (hızla anons gelmiş numarası yaparak) Müsaadelerinizi rica ederim. (ve aksi yönde uzaklaşılır.)

Etkinlik sahalarında yaşamak istemediğimiz diyaloglar bunlar diyerek. Gece gözlemlerime ve hislerime devam ederim...
------------

Emre Aydın ve Emel Sayın'ın aynı sahneyi paylaşmasından, Yeni Türkü ile Yeni Rakı markalarının birbirleri ile çok yakışmasına kadar her şey çok keyifliydi. Biz ekip olarak çoktan tükenmiş olabilirdik ama Yeni Rakı tüketimi yeni başlamıştı. Emel Sayın - Emre Aydın düetinde doruklara çıkan kalabalık coşkusu Yeni Türkü ile devam etti. Tam o esnada bacağıma giren krampla cebelleşirken. Derya sahneden seslendi "Ya İçindesindir Çemberin ya da Dışında Yer Alacaksın"... Bense çemberin tam üzerinde duruyordum. Ne kalabalıktan biri olup eğlenebiliyordum ne de kendimi eğlenen insanlardan ayırıp alana dönebiliyordum. Tam üstündeydim çemberin.

Ya da tam dışına çıkarmayı başardım kendimi.

şimdilik bilemiyorum
öylece gülümsüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder