25 Mayıs 2009 Pazartesi

sebebpsiz

Sebepsizce oturuyordu. Hiç bir kazancı yoktu, kaybı büyüktü. Kalbi çekmişti. Gözleri düşmüştü. Bakıldığında çok parlak bir tablosu yoktu. Öğrendiğini biliyordu ama sabır en sevmediği dersti. Bakmayın kendince iyi notlar alıyordu, "kendince".

Mutfak kapısının ardındaki hayata karışmayı o kadar özlemişti ki yoldan geçen her insan ona acı veriyordu. Sabır taşı yumruk olup boğazına takılıyordu.

Gezdiği köylerin güzellikleri, anlık kısa mutlulukları mevcut durumlarını kurtarmaya artık yetmiyordu, huzuru eksi bakiyedeydi. Huzur ekonomisi artık dalgalanmıyordu bile, sadece düşüşteydi. Minik mutluluklara talep fazlaydı oysa bu anların arzı sınırlıydı ve doğal olarak pahalıydı.

Ne yapacağını bilemez halde oturduğu o köşeden bana böyle gözüküyordu. Çırpınıyordu, fakat çıkamıyordu düştüğü kuyudan. Yanına yaklaştım. Elimi yanağına koydum. Kafasını oynatmadan dolu gözlerini yüzüme dikti. Gülümsedi. Bana ihtiyacı olduğunu biliyordum ama ona yaklaşmak istemiyordum. Ruhunu özgür kılarsam yaşayacağı karmaşayı kaldırıp kaldıramayacağını kestiremiyordum.

Nasıl olduğunu sordum elimi yanağından çekerken. Annesinin çok sevdiği gamzesini ortaya çıkartarak nazikçe gülümsedi "iyiyim, teşekkür ederim" dedi. "sen nasılsın?"
"İyiyim teşekkür ederim" dedim kendi yanağımda bir gamzenin belirdiğini bilerek. Birbirimizi dikkatle inceliyorduk. O bana bakıp bunca zaman nerelerde olduğumun cevabını yüzümde arıyordu bense aslında beni terkedenin kendisi olduğunu bilip bilmediğini anlamaya çalışıyordum.

- Yorgun görünüyorsun, neler yaptın?
- Hiçbirşey aslına bakarsan... sabun köpükleri topladım. Birikmiyorlar biliyor musun? Sen de yorgun görünüyorsun, sen neler yaptın?
- Sen köpükleri toplamaya çalışırken seni seyrettim. Bu da beni çok yordu.

Gülmeye başladık...Bir müddet sonra sessizlik geri geldi. Ona anlatmak zorundaydım.

- Seni terkettim çünkü hayatta kalmak zorundasın. Benle birlikte yaşadıklarını yaparak hayatta kalamazsın en azından şimdilik. Gitmemi sen istedin, çünkü buna da ihtiyacın vardı. Kapında biriken kağıtları, kafanda biriken kaygıları eksiltmek için
şu mutfakta oturman lazım. Kafanı bir duvara vur ve ayıl artık. Oturduğun mutfağın kapısını açmam için beni arıyorsun ama benle gelmeye hazır değilsin. Zamanı gelince seni bu mutfaktan çıkarmak için geleceğim. Şimdi gidtmem gerek. Sıkıldığını biliyorum. Dayanman gerek... Bu bir sabır dersi...Introduction to Patience, Kısaltması IP ve iplememen gerektiğini vurgulamak için böyle.

Neyseki hala gülen birileri vardı içimizde...


- Geldiğin için teşekkür ederim. Seni bekleyeceğim.

- "Biliyorum" dedim. Oradan ayrılır gibi yaptım ve karşıda duran otobüs durağındaki kalabalığa karışıp ona bakmaya devam ettim...

Oturduğu yerden kalktı. Mutfaktan çıkma vakti gelmişti. saat 21.45'ti...


fsa.. istanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder