22 Nisan 2009 Çarşamba

"boş bakış" açısı

şu an etrafımda ve hayatımda cereyan eden "kontrolsüz yuvarlanıp gitme" haline ilişkindir diyeceklerim.

Gözümü kapattığım anda karanlığa hücum eden binlerce rengarenk imajla savaşıyor algım. İşte budur tam olarak baş ağrılatrımın sebebi. Dore ayakkabı, üzerine bir kürsü, üzerine para birimleri, üzerine yüksek ses, üzerine telefon kabloları, üzerine birbiri üstüne gelen mailler, iki parmak arasında çevrilen kalemin masaya değdikçe çıkan sesi, jenerik nokia melodisi, havalandırma sesi, tuşlara dokununca çıkan çıt çıt sesler, kahkahanın en yüksek tonu... bardak altlığı, tüm imajlar birbiri üstüne binerek mutlak karanlığı oluşturduğunda sadece havalandırma sesi kalıyor kulaklarda ve kemirdiğim dudaklarımdan bir tuzlu kan tadı alıyorum çok yoğun olmasada...

çok tiz bir ses vardır tam bu anda kulağa gelen, başka yönteme veya soruya ihtiyacın yoktur ama çok yöntem ve ve her yöntemin beraberinde çokça sorusu vardır. Çok yöntem çok soru döne döne birbirine karışır ve kulaktan içeriye giren bir ses girdabı oluşturur, çok tiz bir sestir. Uzun süre öten alarm tizliğindedir. Öten alarmsa huzurunuzun gidiyoruuuuum bye byeeee demesinden başka bir şey değildir.

tüm bu karanlık perdeyi aralayıp gözümü açınca karşı duvara baktığımda gördüğüm tek şey "American Beauty" filmindeki, boşukta süzülen poşettin görüntüsüdür. Kendini iten rüzgara teslim olmuş, uçup hışırdayan poşet... Çok huzurlu bir kare gibi gözükse de içimdeki boşluk ve kafamdaki karmaşayı hiç bir kare daha net anlatamaz...

Parmaklarını sol şakağına bastırıp, yanaklarını hava ile doldurmuştu... ağzından puf baloncukları çıkmaktaydı ve yüzü ekranın ışığı ile parlıyordu. gözleri ekrandan gelen ışığa tepkisini ortaya koyup kızarmıştı. duvara sırtını dönmüş, çenesini kaldırmaksızın gırtlağına doğru 45 derecelik bir açı ile eğmişti. insanın karşıdan bakıldığında göründüğü açıdır bu "boş bakış" açısı... iç acılarının* toplamı ise sonsuza eşittir...

*gülseren'i tanıyan var mı?

pera...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder